Düşünceler Atmosferinde
İçimizdeki olgular, derin düşünceler içine daldırır. Çıkış bulamadığımız anlar sarmalında harmanımızı yele verdiğimiz anlardır. Boşvermişliklerimiz, her boşvermişlik bir savrulmanın ve ümitsizliğe düşmenin çaresizliğidir, belki de tükenmiş olmanın verdiği hissizleşme, yürekteki derin sızıların aslında nedeni mahviyete erdiğin zikrin lezzetini yitirmendir, derviş gayret eder kan ter içinde kalır bir soluklanmak için köşesine çöktüğünde, derin bir yılgınlığın gaflet uykusu çöker. İmdat medet himmet derken iki arada bir derede nefsinin seline yeline tutulur. Ayaz yemek sadece kış soğuğu yemek değildir, bazen nefsinin de seni meltem diye kandırdığı ama fırtına boranı olan kasırgası peşine düşer. İnsanoğlu halden başka bir hale geçen tabakadan tabakaya uğrayan bir yapı sergiler. Boşvermişliğinde yöneleceği hangi kapı vardır ki, halkanın dışına çıkmak isteseniz de aslında kapının halkasına asılı kalmış bir acziyete düşmüş ama nefsinizden Hakk’a şikayetci olamayıp “Allah’ım ben nefsime galebe çalamıyorum inayetini bu fakire yetiştir” diyerek gönlünü Hakk’a tevcih edip kainatın sultanına namazla iltica etmekten daha büyük ne olabilir ki.
Çünkü ayette Allah “ya eyyühellezine amenu vesteinu bi Sabrî ve salah innallahe maassabirin” buyurmuş, kendi başına savaş vermek kainatın tasarruf edicisine bel vermek varken kendi nefsinden acze düşüp aciz kalmanın bir bahanesi olamaz daha önceki yönelmelerinde sonuç alan bir kalpten bu hale evrilmekte kalbi rahatsızlıkların şek şüphenin ümitsizliğin bitmiş olduğunu sanmanın aldanması vardır. Yaşadığınız hayatta derdi maişetinizi temin etmek konusunda yılgınlık gösterilse de dişini sıkıp evladı iyalin vurdum duymazlıklarına kulak kabartma bundan önce seni yalnız koymayan şimdi de koymaz. Anahtar senin elinde kapı ise önünde defalarca açıp girdiğin kapıdan yine gir, korkma! Her zaman bir hoş geldin diyen Rabbin seni orada bekler 124 bin Peygamber 224 bin nebi, veli gibi büyüklerin halkasına dahil olmuş senin halini Hakka şikayet etmen, yol büyüklerinden himmet istemek bunda da azimle sebatla kapıyı çalmak gerektiğini her derviş gibi sende bilmektesin. Nefsin semirmiş dünya dağdağası seni üzmüşse habibinin ehlinden iyalinden çektiğini sakın unutmayasın yükler sırtımıza vurulmuş belimiz kamburlaşmış olabilir ama ruhumuz dimdik ayakta ve teyakkuzdadır. Şimdi ise sen ruhunu yalnız bırakıp onu esarete ve karanlığa mahkum etmeye çalışma ama olan ruh gözün açılmışsa artık körlüğe razı gelmez rahatsızlığını sana huzursuzluk vererek duyurmak ister, artık nefsten rahatsız olan bir ruha sahip olanın iki cihanda da bir halde de kararı olmaz.
Ne o yurdun sakini olur, ne bu yurdun sakini. Onu teskinin şartı nefsin esaretinden çekip almaktır.
Ey himmet isteyen derviş, her nasip vaktine esirdir erenler himmeti ödünç vermezler, verdilerse de geri almazlar, silkelen farkında olduğun bir çaresizlikle şartların tazyikine kendini bırakma teslim olma.
Yönelişin ve teveccühün Pirin ile erenlere olup rabıtanı kuvvetli tutasın, rabıtasını kuvvetli tut ki aynanda pir tecelli etsin.
Bilmez misin ki Şahı Geylani ks “bizim müridimiz ister şarkta ister garpta olsun bize yönelip himmet istediğinde ona himmet ederiz, bu bizim üzerimize yazılmıştır”. “Kılıç mı keser himmet giyeni”
Gelen ve gelmekte olan elbet hak sahibine erişir , manevi nasiplerde maddi nasiplerde takdir edilmişse bu sırada isen elbette ki senin de karavananı doldururlar.
Sen karavana atmış olsan da…
Şimdi sabırla bekle nasip ve minnet ancak Hüda’ya mihnet gibi görünen ise fırtına olsa da her fırtınanın ardı güneşin doğmasıdır.
“Herkesin güneşi batar evlatlar lakin Geylani’nin güneşi batmaz”
Köpeğin hatırı olmasa da sahibinin hatırı vardır
Ashabı Kehf’in köpeği olanlara korku yoktur onlarda mahzun olmazlar.
Derviş herkesin içini dışına çıkarırlar merak etme içini mamur et, dışın perişan olsa ne yazar.
Gaye hakiki sevgiliye varmak gülü Muhammedi olmaksa benzemekse ona bahçıvan, can verdiğinin canını almak ile Gül ise boynunu bahçıvana uzatmak ile yükümlüdür.
Ey dost!
Bu bağ acının, ayrılığın bağıdır.
Var sen, sen ol!
Ne Gül’e kız, ne de bahçıvanı suçla.
Bil ki Gül’ün kârı kokmak iken, bahçıvanın kârı o kokuyla mest olmaktı.
Unutma ki Baki olan yalnız Allah’dır.
Gül dalı!
Gül de olsan, bahçıvan da mesele dermek ya da derilmek değil.
Dünya bahçesinin tek gerçeği var o da sevmek ve sevilmektir.
Eğer sen, sevdin ve sevildinse…
Aşk oldu demektir. Derviş buldu demektir.
İbrahim YERLİLKAYA