YANILGILAR VE YANGINLAR EMİNLİK….
İnsanın tecrübeleri ve yaşı ilerledikçe eskilerin tabiri ile ululaşınca öngörüsü ve hayata bakışı daha bir kâmil hâl alır İnsan ululaşır. Amma eğer hevesi ve uzun emeli artarsa kemalatı engin ve derin bakışı kendi hayatını daha bir rahata sürükler. İnsanın hayatında ÖLECEĞİZ, duygularının eşikleri aşıldıkça bu seferde dünyevi ve uhrevi hırslara bürünür.
Tecrübe sahibi olduğundan daha bir kendinden ve fikrinden emin olur. İster yarım asır devirin, ister bir asır yine bir hırs bürür gözünüzü.
Eğer imanda fark edilmişse hem dünya için hayıflanılır. Hem öteki yurt için. Artık bilmenin verdiği rahatlık, öteki yurt için yapanlarla yapmayanların dedikleriyle eşitlenir. Ömür geçti keşke şunları da yapsaydım. bir diğeri su gibi geçti keşke fazla yapsaydım.
Ama dünya gözü ile bakanla ahiret açısından bakan arasında tecrübe ve yaşanmışlıklar insanı pek çok noktada EŞİTLER. Saçlarına ak DÜŞER, sakallar aklaşır.Ak saçlı, ak sakallı piri fani de olsa bunca yaşanmışlıklara karşı hevesleri diridir. Azizim o yaşlandıkça dirilir, dirileşir.
Yaşanan onca tecrübeler ve çıkarımların doğruluğu bileylenmiş bir bıçak gibi geçmişi ve anı geleceği keser.
Fikrin ve tecrübenin keskinliği ve düşünülen sonuçların alınması daha bir koltuğa yaslar keyifle insanı. Düşünülen şeylerin çıkması da insanı emin kılar.Yaşama karşı bir galibiyet duygusu rahatlatır. Yine üşüşür düşünceler unutturur, bazen tecrübeleri. Özgüvenin verdiği emin olma durumu bir şeyleri ötelemeye daha bir beklemeye iter, bekledikçe heves kök salar derinlerde.
Iskalanan bir baht, nasip, taht gelir
Baş köşeye kurulur. Kader hükmünü icra eder. Kader, insansak aklı yetmişleri kaza memuru ile infaz eder. Aslında herkesin infazı verilmiştir. belli bir vakit volta da belki arazi de kalır.
İnsan aslında kendini temyiz etmeyi
Yusufça “ben nefsimi teberri etmem yani temize çıkarmam şüphesiz ki nefs kötülüğü emreder” imi ıskalamıştır. Aslında bu Yusuf a..s’ın vaveylası fıtrı yaratılıştan gelen bir ifadedir. İnsan TİCARETİNDE, İMANINDA, İBADETİNDE, AKLINDA, mümin olmakta emin olmalıdır.
Çünkü peygamberi herkese galip kılan yaratılışını ve ahlakının mükemmelliği aslında eminliğidir. Bütün mahlûkatı kendine ram etmiş Allah peygamberlerini emin kılmıştır. Bir mümin emin olmalıdır.
Ama nefsinden emin olmaz düşüncelerinden emin olmaz her bir oluş başka bir yenilenme başka bir tecellidir. Cilve-i rabbaniye tecellilerle göz kırpar.Her ne kadar adetullah değişmese de mutlak olarak Allah’ın hükmü değişmez
Ama Allah koyduğu kanunların ve hükümlerin mahkumu da değildir.
Allah bir şeyleri yapmaya mecbur da tutulamaz. Böyle düşünenler Allahı idrak etmeyi bırakın ne tanımışlar ne de indirdiği kitabı peygamberlerini anlamışlardır.
Cancağızım kıymetli Azizim tasavvufi anlayışta şeriatta, tarikata hakikatte marifette bilinen odur ki
İnsan anda milyonlarca oluşta tecellisi ile yüz gösteriyorsa
Ya Rabbi seni hakkı ile bilemedik
Sen kendi şanını yücelttiğin gibisin
Bize eşyanın hakikatini göster.
Sen bilinmezliğinin bahtının ummanlarında senin sırrını bildiğimizden dünyadan ve kendimizden Emin olduğumuzda ümitsizliğe düştüğümüzde ümitlendiğimizde bir cilven ile bizi eminlikten çıkarırsın, biz yanılgıya ve yenilgiye düşenlerdeniz. Sen EMİN, METİN ve LATİFSİN. Biz tekin ve mekin değiliz.Bize sırlarını açarak kendine yakınlaştır Hakkı hak batılı batıl göster. NEFSİMİZİ TEMİZE ÇIKARMAMIZA VE YANILGIMIZLA BİZİ EMNİYET İÇİNDE KALMIŞLIĞIMZDA ZANLARIMIZLA Emanet içinde
Emin olduğumuzu sanarak bırakma
İbrahim YERLİKAYA (ŞAVKİ)