OLMAYA DAİR KISA DÜŞÜNCELER

OLMAYA DAİR KISA DÜŞÜNCELER

Nefs, mutlaka terbiyesiyle meşgul olunması gereken bir cevher. İşlenmemiş bu cevher, ham haldeyken bir çocuğun istek ve ihtiyaçlarını anlatır. Kaç yaşında olur isek olalım, tezkiyesiyle uğraşılmamış nefsin çocuk hükmünde olduğu, pek çok kitapta anlatılıyor. Çocuklar, onlara öğretilmediği sürece bencil, inatçı, tahaküm yeteneği zayıf, farkı nâkıs varlıklardır. Çevre ve ebeveyn onu işler, bu işlemlerden geçen çocuk ya olgun bir insan olmayı öğrenir ya da takılı kalır. İlkel beyniyle düşünür ve bir üst düşünceye sıçramakta zorlanır. Bu sebeplerden ötürü, bilenler, nefsin ham hâlini çocuğa benzetmiş. Bu benzetme, nefsin ilk mertebesi olan nefs-i emmâre için yapılan en hafif benzetmedir. 

Yusuf Suresi 53. Âyet-i kerîme’de Hz. Yûsuf’un iftira sonucu şöyle dediğine işaret buyuruluyor; “Ben nefsimi temize çıkarmam; çünkü nefs, Rabbimin merhameti olmadıkça, kötülüğü emreder. Doğrusu Rabbim bağışlayandır, merhamet edendir.” 

Bugünlerde karşıma bu konuda bazı meseleler çıkıyor. Nefsin kınanması ve olmaya dair. Düşünüyorum, bizler yol üstünde olmakla mükellefiz, yolu bitirmekle değil. Yoldalık bir gün bitecek, dünya hırkasını bedenden çıkaracağız, başka bir hırkayla bambaşka bir yolculuğa çıkacağız. Bu dünyanın bizim için sona eriyor oluşu, dünyadayken yolculuğun biteceğine işaret etmiyor hiçbir zaman. Yolda yürüyorken kesin olmayan birçok şey içinde en büyüğü, yolun sonu. Ancak gayretle geçirilecek bir hayat var önümüzde. Olmak yok. Olmaya dair bir ümid ve korku içinde olmak var. 

Nefsin oynadığı oyunlar, kurguladığı senaryolar arasında bazen ‘olduğunu sanmak’ gösterime giriyor. Oysa bu hayat sanki ne olmak için ne de ölmek için. Bu hayat bir şekilde kendini O’na c.c. sevimli kılmak için. Kulun bu sevimliliği kazanmak için, yapması gerekenler malum. Kitaplar, eşyalar, hayvanlar, insanlar her şey bunun yollarını öğretmek için sebepler sunmaktadır. Sevimsizliğimiz için vesilelerle iç içedir hepsi. Mesele ‘fark’tadır. Yani temyiz etmekte, içlerinden seçmekte. Seçimler sonucunda ucunda “oldum” diyebilmek de bir olmamışlık emaresi esasta. ‘Vay efendim şunca iyilik ettim, bu mu lâyık gördüğün’ demek, nefsin yürütüp oynattığı tiyatroda size düşen bir uzun tirad olabilir. Öyleyse nefs sahipleri; olmak, oldum, olacak derdinden hür yürüyebilmeli bu yolda. Bu hürriyet, gerçek kölelik.

Fatma Zehra ŞİMŞEK

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir