Aşktan Sorarlar Nedir Diye
Aşktan sorarlar nedir? diye. Bir kimyasal etkileşim mi? Hormonlar mı? diye. Aşk varlığın kayboluşu eşiğinde . Ben varken aşk olmaz . Ben varken aşktan bir esinti olur ancak . Elinde çetele tutarken , kar zarar hesabı ile . Olmaz aşk akıl ile. Akla ters değildir , akılsızlık da değil ama sadece akıl bendendir . Aşk ise senden . O yüzden aşk duramaz ben ile . Akıl anlayamaz aşkı , varlığına tehdittir . Ve akıl her vakit kollamak ister benini . Vazifesidir aklın başka bir şey beklenmez. Aşk ise varlığına düşman. Nasıl geçinirler bir arada . Biri varsa diğeri yoktur . Aşk varlığını yok etmeden gelip de oturmaz gönül evine . Sana bir esinti ile tattırsa da kendini . Misafir olmakla mesken tutmak bir olur mu. Misafir de bir lahza esintidir . Gelip evine konuk olur . Lakin konuğun yola düşeceği bellidir . Akıl aşkı misafir edebilir ancak . O vakit nedir bizim aşk dediğimiz . Aşk diye bildiğimiz . Tutkular , arzular , istekler., çekilimler , sempatiler , . İşte aklın aşktan anladığı sadece bunlar . Hepsi de ben merkezinden uzaklaşmadan aşktan alabileceğimiz yegane nasipler . Oysa aşk , aşık olduğun olmaktır . Orada bir ben bulunmaz . En fazla bulsan bulsan aşkına hizmetkar olan , ona canını bile seve seve verebilecek bir kul bulursun . Bu dahi aşkın en dış çeperidir . Aşk diyebileceğimiz ama hala aşkın merkezine fersah fersah yolu olan aşkın ilk ve en zayıf ışıklarıdır bu bile ancak . Yani ne bülbülün hasretten inlemesi , ne pervanenin ateşe atılıp kendini yok etmesi . Aşk aşık olduğun olmaktır tas tamam . Orada ne aşık kalır ne maşuk . Sadece aşık olunan kalır . İkinci bir şahıs yoktur . İkilik yoktur . Ne vuslat kalır ne hasret . Ne de aşık olanda bir varlık . Çünkü aşkın nihayeti kesretten vahdete rücu etmektir . Her çektiğin acı , hasret , özlem ise kesretten vahdete geçişte üzerine yapışmış olan benliklerinden sıyrılmanın acısıdır . Kavuşamamak yahut sevgiliye kavuştuğunda dahi o hasretin dinmeyişine sebep , sendeki benliğin bitmeyişidir . Hala bir tende olmak , sevgiliye mutlak kavuşmaya engel olur da sen kendi canına kast eder olursun pervane gibi . Ama kendi canını yakıp yok etmek de çare değil . Ki o canı ancak maşuk kabul ederse o mutlak kavuşma olur. O kabul etmez ise bin defa yakıp yıksan tenini nafile . Peki ya böyle bir şey olur mu ? Yani aşık hiç boşu boşuna aşık olur mu ? Maşuğun haberi olmadan bir aşık bir adım dahi atamaz ileriye . Sanırsın sen aşık olmuşsun .Hep senin gayretindendir bu aşk. Aşk gayret ile olmaz . Aşk maşuğun seni çekmesi ile olur. O çekmeden seni kendine sende ne bir gayret olur ne bir heves . Ne bir yangı olur ne bir hasret . Sen aşık oldum diye kendinden bilirsin sebebi. Oysa maşuk seni istemiştir o isteyişi aklın ben ettim ben yaptım diye anlatır . Akıl dedik ya bensiz olmaz . Aklın gerçek aşkı ise işte o ben . Bu yüzden akıl feryad eder işin sonunu gördükçe . Çünkü o maşuğun gerçekte canına kast ettiği aklın ta kendisidir . Yine de kendine yorar ki akıl bu aşktan bir esinti tadalım lakin benden de vazgeçmesinler . Oysa bilmez ki akıl aşk bir şeye kast edip onu alacaksa sahibine ondan daha mütekamilini vermek için . Aşk o akla kast eder lakin yerine kendini verir . Bir müddet cenk eder akıl ile aşk her meydanda . Kah aşk galip gelir kah akıl . Akıl aşka çıkan yollara çaresizlikler düzer . Aşığı vazgeçirmek için bin dereden su getirir . Ama tüm oyunları maşuğun bir bakışında erir gider . Ama maşuk da bilmek ister bu aşığın sebatını . Her oyununu alt edebilecek olsa bile bazen bilerek mat olur . Mat olur ki sevgili bir daha gelip çalsın kapısını . Kendi aklıyla kendi sevgisini kıyas etsin. Kendi canından kendi dileğiyle geçip , kendi başını kendi eliyle gelip versin . Maşuğun nazı diye anlatılır lakin . Bu maşuğun nazından değil , aklın itirazından dır hep . Maşuk bilir ki aşık o akılla gelse yanına yine hasret kalacak . Yine acı çekecek . Ama çekip alsa aklını bu seferde içinden kin besleyecek . Çünkü aşık bir defa kavuştu mu maşuğuna bir daha dönmez kesrete . Bırakır tüm bedeni , ihtiyaçları , geleceği , geçmişi . Ve ama kesrette var oluşunun da bir sebebi var ki o da kulluk . Aşık varlığından geçerek kulluğundan da geçer . Bu ise fıtrat ve yaradılış ile alakalıdır . Yaradılışında aşk için seçilmişlik yok ise bu ona zor gelir . Evet aşıklar aşk için seçilir . Onların kulluğu maşuklarına vuslat edince biter . Ve onların kulluğu sadece maşuklarına vuslat etmek içindir . Oysa her yaratılan bundan maksat yaratılmamıştır . Kimisi ila nihayet kul kalmak diler .Çünkü onlar aşklarının kesret aleminde ki suretlerine aşık olmuş ve onları aklın sınırlarında bilmek ister . Kimi ise isyan edip kendini rab kabul eder . Aşık da benim maşuk da benim hepsi benim der . Onların aşkı ateştir . Öylesine büyük bir karmaşa içerisinde varlıklarını kaybetmişlerdir ki bir sarrafın ateşi ile ancak her bir maden birbirinden ayrılır . Onlar kulluklarını ateşte hatırlar .
Hamdi Kemal BAYRAM