Deruni Nazar
Bilmek ve görmek cok farklı zaviyelerden bakıldığında farklı anlamlar yüklenerek değerlendirilir görmek ve bilmekte derece derece dir. Basiret ve firaset müminlere bahş edılen hakikat cevherler dır. Bu iki derui nazarın yanında yaķin nuru diye ıfadelendırılen şuhudı duyu ötesini şekillendiren insanın kemalatı ile
Gelişerek hayatın ve eşyanın bilicisi olmak kendı gönül aynamızdan tezahur eden allahın esmalarının tecellilerini ayınedarlığımızın buudunun dıpsızligı ıle alakadar olmalıdır. Zira insanın kalbi hakkın saltanat tahtıdır.oraya sultanlar sultanı oturduğunda fanı olan insan mülkü ıbka bulur bakıde sünbüllenır gönul tahtına oturan malık mulk allah olmadıkça her elde edilen kazanılan ılahı bır görüşle olmaz ise zannı bır bılgıden ve satıhı bir bakışla mahdut bır hal alır “fe keşşefna anke gıtake fe basarukel yevmel hadid”
Keskin bır yakin ıle afak ve enfuse nazar ettiğinde o günün bakışı demiri bile deler geçer
Gönül gözü ve baş gözü demir gibi bir bakışa sahıp değılse yakinden feraset ve basiretten yoksun ıse gönül tahtında da sultanlar sultanı oturmuyorsa rahmanın arşı olan kalb hakdan yoksun ıse ne goren goz ne duyan kulak
Gerisi zan zan zan da yanda yan
İbrahim YERLİKAYA