Sufi Yolu : Vecd 2

Sufi Yolu : Vecd 2

Mecliste giyim ve kıyafetinden bir Kadri şeyhi olan ihtiyarca bir şeyh sesinin tonunu ayarlayarak başı ile herkesi selamladıktan sonra elini göğsüne götürdü başında kadirilere ait bir müjganlı sarık güzel ve sade bir esvapla keskin bakışlı hafifçe burnu yüksek sakalı düzgünce taranmış kaşları kalınca gözleri doğuştan sürmeli siyahça hoş çehreli şeyh olduğu halinden belli hazret gözlerini bana dikerek konuşmaya başladı

 Abdülkâdir Geylânî Hazretleri hadis olarak kabul ettiği “Vecdi olmayanın dinî zevki yoktur” sözüyle vecdin gerekli olduğunu söyler, fakat vecdi “kötüler ve iyiler” diye ikiye ayırır. “Sırrü’l Esrâr” (Sırların Sırrı) kitabından hülâsa edilen satırları vecdini rahmanî kılmak isteyenler meşk etmelidir:

Ulu zâta göre vecd hâlinde doğan hareketler ikiye ayrılır. İlki insanın kendi arzusuna bağlı. Diğeri irade ötesinde bir hâl. İhtiyarî olan arzu ile hareket meşru sayılmaz. Meşru olan içten gelen harekettir ve ruhun etkisiyle oluşur. Bu hâli insan kendiliğinden yapamaz. Ruhî sayılan vecd dışardan, yâni mânevî bir gücün tesiriyledir. Sıtma ateşinin verdiği hararet gibi ulvî bir ateş bastığında insanın hareketleri irade dışıdır. Zümer sûresi 23. âyeti bu tür vecdin kaynağıdır: “Onlar Rablerinden korkarlar, tüyleri ürperir; sonra bedenleri yumuşar, kalpleriyle Allah’ı anmaya koyulurlar.”

Müslümanın vecdi nasıl olmalı diyenler bu zâtı iyi okumalı. Ona göre vecd hâli ruhanî kuvvetin gelip gelmesi sonucunda anlaşılabilir. Allah’ı zikretmek, Kur’ân-ı Kerîm okumak, ağlamak, iştiyak duymak gibi haller vecd sayılır.

Meclis kalabalıklaşınca hekim olanlarda bu sohbete dahil oldular

Hekimin biri sesini yükselterek herkesi başı ile selamladıktan sonra 

Mutasavvıfın vecdi ile afyonkeşin veya akıl hastasının kendinden geçme  hallerini birbirinden ayırabilmek için vecdin metodu, muhtevası ve neticesine bakmak” lâzım diyerek, bir anda susu verdi.

Meclisin başına geçmiş ehli şeriat erbabı bir müderris etrafa bir göz gezdirerek kimseyi umursamadan şöyle dedi

Vecdin İslâm tasavvufunda gaye olmaktan ziyade vâsıta değeri taşır.ey sufiye sizin kalemi ve ilmine güvendiğiniz hucviri böyle demiştir.

Tasavvufu şeriatın dinin ölçülerinde tutmanız elzemdir ey hekimler sizde bu halleri delilerden akıl hastalarından ayırmalısınız bizler sufiler alimler ve hekimler hepimizin ittifakı ile davranırsak herkese faidemiz daha çok olacaktır

Şeyhin biri tasavvufi bir esere işaret ederek şöyle dedi

Vecd fazlasına sahip olanlar yahut vecdsiz yaşayamayanlar, onun vecdin değerini öne çıkaran “Kuşeyrî Risâlesi” ni meşk etmelidirler.  

Birden meclis sustu fen bilimleri din ilimleri konusunda konuşmak isteyen kıyafetinden ne olduğunu anlayamadığım başından beri dikkatlice dinleyen biri 

Vecd hâlinde ilim ve şuur olmaz; ilim ve şuur olunca da vecd olmaz” tarzında görüşlerinden dolayı akılcı âlimlerin muhalefet ettiği mutasavvıf âlim Kuşeyrî, vecdi tasavvufun bir disiplini olarak görüyor. Vecd, sûfinin zihnini her türlü dünyevîlikten ayırıp, onu tertemiz hâle getirdiği zaman kalbi aydınlanır. Peygamberlere gelen hakikat gibi bazı hakikatler kalbine akseder. Arayan ile aranan arasında bir sırdır ve mâna âleminde seyretmek isteyen sâliklerin (dervişlerin) hâllerindendir

Böyle konuşan birine meclistekiler bir şey demediler.

Eski hanlarda böyle sohbetlere herkes denk gelebilir kervansaray hanlar medrese meclisleri ve sufi meclisleri bu gelenekte böyle bir divan kurar bu meseleleri dinlendiriler sonra bu meclislerin keyfi ve lezzeti başka olduğundan 

Bu sohbetler duyulunca bu alimler bulundukları yerden saraya çağrılır orada padişahların içinde 

Büyük bir sofra ve meydan kurulur orada konuşulur bütün bunlar bütün İslam şehirlerinde artık bu bir gelenek halini almıştır. Yaşlısı genci her kesim bu sohbetlerden hisse alır benim için büyük bir lezzeti bu sohbeti dinlemek 

Birden bir meczub sohbetin ortasına fırlayarak 

Herkesin gözlerini kendine dikmesine sebeb oldu 

İslam beldelerinin tekkelerin de hanlarında sokaklarında böyle insanlar çok bulunur ve ulema alim ve halk bunların Allah’ın sırlı kulları olduklarını bilip hürmet gösterirler saçı sakalı birbirine karışmış üzerindeki elbisenin rengi solmuş bu meczub gözlerini kapatarak o mecliste ileri geri sallanarak sakalını tutarak 

Vecd 

Arayan ile aranan arasında bir sırdır ve mâna âleminde seyretmek isteyen sâliklerin (dervişlerin) hâllerindendir. İlk hâli “Tevâcüd”dür, yâni kemâle ermemiş dervişin kendi çabasıyla kendinden geçme hâli… İkinci hâli, dervişin kendi iradesi dışında kalbine gelen hâl sebebiyle kendinden geçmesidir. Üçüncü hâl ise, “Vücûd” tur; dervişin kendi benliğinden geçip yalnızca Allah’ın varlığını hissettiği hâldir.şimdi sorarım ey ahali ben hangisiyim dedi 

Meclisten bir anda fırlayarak ve bir sayha ile 

Arkalara geçti 

Yaşlı bir pir şeyh ve ulemalara dönerek

Sufinin gayesi değildir, vecd nin götürdüğü yerdir. Vecd’in son noktası tevhid kavramıyla anlaşılır. Bundan hulûl, vüsûl ve ittihad mânâlarını çıkaranlar, Sünnî itikaddaki sûfiler tarafından reddedilir. Kitap ve Sünnet’in şehâdet etmediği her türlü vecd bâtıldır. Sûfiler bu yüzden marifeti vecde üstün tutarlar, vecd hâlinde iyiyi kötüden ayırt edemeyen insanın marifet sâyesinde emniyet bulduğunu söylerler. Vecd yoluyla ulaşılan bilgi insanın kendi benliğinden tamamen yırtılması sonucunda Allah’tan başka varlık hissi olmayışıdır. Bu bir çeşit sarhoşluk hâlidir ki sarhoşun asıl vasfı kendini kaybetmesidir. Sarhoşluk ilk merhaledir, sonra ayıklık gelir. Bu maddî bir ayılma değil, benlik yine yok, görür ve işitir, ama gördükleri ve işittikleri bu dünyaya ait değildir.

Bir şaire ne dediğini sormadan bunca şeyh bunca ulema toplanmışsınız bu meclisin şarabını içen sizler şarabı sunan da bizler miyiz yoksa hizmetinizi gören hancı mı 

Yoksa hepimizi burada toplayan hak Teala mı 

Ey güzel gönüllü efendiler

VECD ULVÎ AŞK ŞARABINDAN COŞMAKTIR

Dedi.devam ederek

Kur’ân ve Sünnetten sonra asırlardır eserlerini okuduğumuz âliman ve ârifan vecde izin verdiğine göre, biz âcizlere vecde gelmek düşer. Hayatı ve imanını vecdsiz yaşayanlardan olmayınız. Dostlarınız arasında vecd fazlasından her ânını mânevî sarhoş olarak yaşayanlar var mıdır? Bu mânada vecdin tiryakisi ve bağımlısıyım

Şimdi biz şairler ne yapsın karalar mı bağladın 

Kadehi tarif etmekten şarabı içmeye fırsat bulamamış dedim kendi kendime 

Hoş sohbetler oluyordu vecdi anlıyordum tatmak güzel ama anlam vermek zor olsa da keyiflenmiştim.

İbrahim YERLİKAYA

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir