Sufi Yolu : Vecd
Günlerce gözüme uyku girmedi dilim suskun
Gönlüm perişan her zerrem beni var ediyor değilde sanki beni yiyordu günler günleri kovalıyor akreple yelkovan zamanı zehirliyor
Bende o zamanın zehirinin ağır ağır beni istila ettiğini hissediyordum.
İnsanın kendini bulma yolculuğunda arşınlanacak
Çok yol vardır.Bahanelerin ardına takılan insanoğlunun yol serüveni bitmez.
İnsan biter ama yol bitmez.
Vecd denilen sevgili ne zaman kapıyı çalar bilinmez.Tekdüze bir hayatta gönlün sevgilisi vecde kavuşmalı ki içimizdeki yangınlar
Sönsün vecdle ilahi sevgilinin yüzü görünsün
Vecd nedir diye sormuştum yolda olup arayanlara buldular mı bilinmez ama herkes bulduğunu bildiğini söyledi ama biliyorum ki bu sevgilinin türlü oyunları vardı vecdde bir oyundu belki
Susuzlukları dinmez yolda yürüyenler mataralarına vecd doldurmalıydı ama vecd suyunu nerde bulmalı dedim kendi kendime çölde serap su serabı görenlerin düştüğü gibi düştüm koştum
İlk hayalim vecd serapların ortasından bana seslenip duy ve dinle diye sesleniyordu mataramı vecd ile doldurmak için koşturdum ona doğru
Takatsizce yanına varamadan sesini işiteceğim bir yere düşüverdim Gönlüme düşmüştü bir kere bu vecd buradan başlayacaktım yolculuğuma vecd serabından öğrenecektim içimdeki vecd derdinin dermanını
Kulağıma vecdin ilk sözü şuydu beni arayan yolcu Bir serabım ben şu dünya denilen benim gibi gerçek olmayan gerçeklikten kurtulup kendinden geçip coşarsan beni belki anlarsın dedi.
Bu nasıl mümkün olabilir ki ?
Aklın fikrin yerinde olup da kendi varlığından bir şey duymazsan belki anlarsın dedi vecd serabı
Serabları şarap görme haline büründüm bir an
Kulağım vecde idi.vecd suyuna kavuşmak bir hayal miydi acaba yitik bir benliği bulma yolunda vecd hayali yine konuşmaya devam ediyordu benim ise canım ayaklarımdan çekilmeye başlamış her tarafım uyuşuyor şuurum ise
Açıktı ölümün nefesi mi idi beni yoklayan aceb yoksa vecdin nefesi mi bir sarhoşluk hali mi idi bu yoksa ızdırabım canımın çekilişlerini hissederek en ızdırap duymamak mı vecd vecd senin serabın hakikat olsa sana kavuşsam hissettiklerim başka mı olurdu vecd serabı konuşuyordu Hakk’ın varlığını idrak eden ve kalbinde O’ndan başkasına yer vermeyen sâlik bu çarpıntı ile beşerî sıfatlarından sıyrılır Allah müteşabih (benzeşmeli ve birbirini izah edici), ikişerli (zıt kutupları ve kavramları belirtip öğretici) bir Kitap olarak sözün en güzelini (Kur’an-ı Kerim’i) indirdi. Rablerine karşı içleri titreyerek-korkanların O’ndan derileri ürperir. Sonra onların derileri ve kalpleri Allah’ın zikrine (karşı) yumuşar-yatışır (içlerine teslimiyet ve samimiyet yerleşir) . İşte bu Allah’ın yol göstermesidir ki, onunla dilediğini hidayete erdirir*Zümer 23
gönlünün kitabı ile hakkın kitabı tevhid teklikte birleşirse vecd serabı dediğinin elinden hayali hakikate çevirip içersin.şimdi halimin mağlubiyetini mi yaşayayım senin söylediğinin tefekkürünü mü bu hale etmek senin hayalini hakikate erdirip maddeyi manaya değiştirmek gerek vecd sun bana kendini dindir susuzluğu mu
Bana ben sana kavuşunca önde kalbinde yer tutarım kalbin teskin ve tatmin olur sonra buradan yücelerek taşıp coşarak bütün bedenini istila ederim şimdi sen bu ızdırabını söylediğim hal mi sanırsın benim lezzetimde elem olmaz haz olur ey bana talip salik gönlüne can suyum ermedikçe bu halin sana ızdıraptır ben başkayım ızdırab değil neşe surur kaynağıyım
Heyecanını bilirim irade ile vecdi bulayım dedin
Oldu mu çöllere düştün iradesiz bana da erilmez
En iyisinin ne olduğunu sorarsan vücud bulma haline ermedir herkes benim hayalime içirdiğim suya kendi hali ile cevap verir şahid olduğu nedir
Kendi kabından onun kabına doldurduğum kadar
Ey beni arayan vecd serabını ümid eden sana bir damla da versem can bulacaksın
Bir damla aldım bu hal neşe sürür heyecana döndü taştı bu hal her yerimi kapladı eski hal gitti yerine vecd geldi vecde kavuşmuş o halden çıkıp yola revan oldum o kuvvetle bir şehre vardım bir handa konaklamak maksadı ile bir hana konu verdim karnımı doyurdum sırtımı bekledim baktım hana yolculuk yapan ulemalar toplanmış
Sohbet halkası kurulmak üzere idi
Bir köşeye çekildim kulak kabarttım
Bahis ne isabettir ki vecd serabı idi
Bir alim sufi elbiselerine bürünmüş şöyle diyordu
Vecdinizi bir kazığa bağlamazsanız tepetakla götürür, kontrolsüz bir sarhoşluğun ve coşkunun girdabında akıl ve kalp dengenizi kaybedersiniz. Bu mânada vecd veya vecd fazlası tehlikelidir. Vecdiniz dîni yahut tasavvufî hâl ve mukaddes lerden beslenmiyorsa, istikâmeti belirsiz bir divaneliğin kıskacında kıvranır durursunuz. Böyle bir vecd trajik ve sefil bir hayata mahkûm eder, mesuliyet nelerden alıkoyar.
İman ve kemâlin kaidelerine, irfanî bir düşünceye, bir mürşide tâbi olmayan vecd hâli, sahibini neye niçin hüzünlendiğini veya sevdiğini bilmeyen bir divâneye dönüştürür, haddini hududunu bilmez hâle sokar, yardan aşağı uçurur.
İnsanın eşrefi vecd hâlindeyken mânevî olanla rabıta kurar, helâlinden bir aşkla hüzün ve duygulara gark olur. İnsanın şeytanı vecd hâlindeyken haram olan duygu ve coşkunluklara kapılır. Şeytanî vecde edepsiz söz, fiil ve bunalım hâkimdir.
Bir diğeri onu başı ile tasdik ettikten sonra devam etti
Vecdin rahmanisî mümini aşklı kılar. En kudretlisi ve ulvî olanı peygamberlerin vecdidir. Böyle bir vecd ile yapılan dua, Tur Dağı’nı bile parça parça etme kudretine sahip. Allah aşkının, kemâlin ve vakarın hâkim olduğu vecd, âriflerin ve insan-ı kâmillerin vecdidir. Verdiği haz vuslata yâni “Sevgiliye” yaklaştırdıkça tezahürleri değişir, mecrasını bulur ve sakinleştirir
Onların içinde yaşlıca olan meclisteki herkese keskin bir nazarla bakarak
Şöyle dedi
Tasavvufta vecd kendinden geçme, “kendinden dışarı çıkma”, istiğrak hâli, herhangi bir çaba olmadan kalbe doğan ilham, his ve feyizdir. “Zevk” de denilen vecd, havf (korku), recâ (ümit hâli), gaybet(kendinden geçme), sekr (mânevî sarhoşluk), fenâ (mâna âleminde yok olma), neşe (mânevî sevinç) ve hüzünden doğan hâllerdir ki müşahhaslaştırmak zor; ancak yaşamakla öğrenilir.
Bu meclise dahil olmuş bir müderris sufilerin bu sözlerine karşı gelmeden konuşmaya başladı
Halim bu sohbetin keyfine kaptırmış vecd serabının şarabı ile başım kalbim mahur bir vaziyette halimi ifadelendirme sözleri arıyordum kulak kabarttım
Ârifana göre iki tür vecd var: Ruhanî ve cismânî. İlki ruhanî kuvvetin taşmasından gelir. Güzel sesle okunan Kur’ân-ı Kerim, şiir ve zikir esnasında hâsıl olur. Allah âşıklarının inlemesi böyle bir vecd nedir. Kalbe gelen, ferah ve hüzün veren bir hâl bu. İkincisi şeytandan ve maddî duygulardan doğduğu için ilahî değildir. Hezeyan hallerini gerçek vecd halleriyle karıştırmamalı.
Vecd hâlindeyken dış dünya ile bağ kesilir. İrade ve şuur geçici olarak kaybolur. Ruh ve gönül kendi arzu ettikleriyle buluşur ve mâna âleminde dolaşır. Bu hâl sözle ifade edilemez, benlik yok, hemhâl olduklarıyla başbaşadır.
Meclis kalabıklaşıyordu herkes bu sohbetin etrafında kümeleniyordu ben ise mest bir halde dinlemektedeydim meclise yeni dahil olmuş
Cüneyd bağdadi takipçilerinden gençten biri söz istedi sufiler ve alimler bu meclislere alışık olduklarından sükut ederek bu danişmende fırsat tanıdılar.
Cüneyd-i Bağdadî Hazretlerine göre vecdin ilimde erimesi, ilmin vecd içinde kaybolmasından yeğdir. Başka bir şeyh de şöyle demiştir seyr u sülûkta geçici olması gereken hâl ve vecdi gaye ve müşahede sananları ikaz ediyor. “İhya u Ulumiddin” de vecdin ulvî korku ve neşe, latifeli konuşma, kaybolan şevk gibi hâller olduğunu söyleyen İmam Gazâlî Hazretleri de vecd mevzuunda temkinlidir. Vecd gereklidir diyen mutasavvıfların görüşlerini destekler, fakat ölçü koyar.gerçi bu genc çok cüretli idi bu kadar alimin yanında konuşmak başka bir şeydi onun için
İçlerinde en ihtiyar olan şeyh bu sözlere karşılık o genc danişmende dönerek
Anladığımız kadarıyla ölçüsü şu: Zâhirin zâhirle, bâtının bâtınla, gaybın gaybla, sırrın sır ile ortaya çıkmasını sağlamak… Her vecd rahmanî değil, kişinin mertebesine göredir. Hangi hâldeysen ondan mesulsün.