DEĞİŞEN NE….???
Düşünceler de şartlar gibi tekamül gelişim ve değişim kanunlarına uyar. Medeni toplumlar ile geri kalmış toplumlar arasında yaşayış, giyim-kuşam ve sanat v.s. gibi noktalarda ne kadar fark varsa; evren ve içindekileri, akıl ve duyu organlarıyla algılanan şeyleri algılayış biçimlerinde de o kadar fark vardır. Bununla beraber bu farklar, hep şekiller ve görüntülerle ilgili olup, bu kadar değişken ve hareketli durumlar karşısında değişmeyen ve sabit kalan esaslar da vardır. Örneğin giyinme şekli, sayısız şekillere girdiği ve hala sayısız şekillerde uygulandığı halde “giyinme düşüncesi” sabit kalmaktadır. Demek ki mesele, sabit kalan esas ile değişime uğrayan görüntüleri ayırmaktır. Maalesef, çok kolay zannedilen bu durum, aksine oldukça zordur.
Şu tanım bir gerçektir ki, insanoğlu geleneğin esiri, yeniliğin düşmanı ve gerçekte muhafazakardır. 0, tekamül yasasına uymak ve hatta akıl ve vicdanıyla bu yasanın etkisini kolaylaştırmak yerine, tam aksine bütün gücüyle direnmiş ve muhalefet etmiştir. İnsan toplumlarında tekamül ya hissedilmeyecek kadar yavaş meydana gelmiş, ya da inkılap ve ihtilal şekillerinde olmuştur. Yavaş tekamüller bazen durma noktasına yaklaşır ve çoğu kez de tamamen kaybolarak yerine yine bir tür tekamül demek olan ters tekamül” yani çöküş başlar.
Tekamül mutlaka ilerleme anlamına gelmez. Aslında çoğu kez tekamül, yükselme ilerleme ile beraber olursa da bazen de aksi meydana gelir.Tekamül yasasına karşı koyma, bir dereceden sonra karşı koyanların korumaya çalıştıkları esasların bile kaybedilmesini yani yok olmasını gerektirir.nasıl gelişmeli ve değişmeli bu soruyu soramayan ve nasıl değişeceğini bilmeyen rotasız ve kaptansız bir gemiye benzer.
İbrahim YERLİKAYA