Hangi Yusuf’un Gömleği; Aynı mı, Ayrı mı?
Hakikat pek çok yönden yüz gösterir her şey kendi lisanınca hakka bir yönelişte bulunur. Yolcu yola düşende pirin eline eteğine düşer onun rahle i tedrisinde kendi kitabını okumayı bilmek için pirin yoluna düşmüştür. Yolcunun hali öyle bir haldir ki madden cömert olmak değil nefsinin varlığından ari olup nefs varlığını yağmaya tutmaktır. Yolun düsturu pirler büyüklerinin ve Allah’ın Habibi’nin bastığı geçtiği tozu toprağı gözlerine sürme diye çekerler…
Basiret ve gönül nurlarına nail olmak gözüne habibinin ayak tozunu pirlerin sırrını gözüne sürme diye çekmektir. Zira Yakup’da yandığı Yusuf uğruna gözü batına kapanmış, zahire açılmıştı. Ol ki Mısır’dan Yusuf’un gömleği geldi. Yakup’un gözü basiret nurlarına nail oldu. O aynı gömlek değil midir ki, Züleyha’ya yırttırılan, Yakup’a göz açtıran, gömlek nasıl bir burhan ki önden yırtılırsa başka, ardından yırtılırsa başka Yakup’a ulaşınca başka bir tefekkür ette gönlünü dilini pire şerh et el verdiğini bel verdiğini başına taç et gönlüne şeyhini sertac et.
Aklına güvenme akıl’ın bir ayağı aksaktır
Gönül akla destek olmazsa aylaktır.
Pir elin tutanda söz tutmakta sana farzdır
Bil ki bu hal sana arzdır. Pire gönül verdi isen gönlünü pirin açması için kendi halini de açmalısın. Öyle olmasaydı Yusuf, Yakup’a rüyasını sormaz hazreti İbrahim İsmail’e oğulcuğum ben bir Rüya gördüm demezdi düştüğün kuyudan çıkmak senin elinde ise haydi çık
Değerin ne kadar baha etse de bir kervancının su kovasında benlik kuyundan çıkıp kafileye katılırsın az bir bahaya alınır azize köle esir diye satılırsın kemale ermeden Mısır’a sultan olamazsın Yusuf olsan da hakikate varamazsın elbette binlerce hikmet dersen ve binlerce tedbir dersen de zindandasın. Aziz mana görmezse Medrese-i Yusufiye’de çile doldurmaktasın.
Evvel bir kapısına vardın gönlünü açmalısın
Her pîr de anahtar vardır lakin arz sendedir, talep sende, hakikat düpedüz sende. Önlünü vermeyen gönlünü dermeyen nasıl varsın Kenan’a Yusuf misali Züleyha kapıları kapatır anahtarı alır pîr kucağına atar. Gömlek yırtılır zindana yol çıkar kayıp olan gönül anahtarı mısırdadır da hala bilmez çıkmaya can atar.
Gönlünü pire yol etmeyen nasıl vara maksuda
Derdi derde katıp beyan etmeyen bak hasuda
Varlık boyasında anahtar dilsiz nefs pusuda
Can kuşun lisan ile söyler noksan da kusurda
Aç dilin gönül bağını anahtar ı pir huzurda
Deva kılmayan derde düşen bir ben bir sendir
Lisanı gönülden dökülen bir ahı vahı serdir
Yolda gönül çıkını piri azizine açana berdir
Selameti sefer erdire hakka zafer işte bu erdir
Bilesin Şavki kılma Hazer pirinden bir ulu sırdır
İbrahim YERLİKAYA (ŞAVKİ)